“Muharrem” hürmet edilen anlamındadır. Bu ay, Hz. Peygamber (s.a.s.)
tarafından Allah’ın ayı diye nitelendirilmiştir (Müslim, Sıyâm, 202; Ebû
Dâvûd, Savm 55; Tirmizî, Savm, 40). Bu niteleme Muharrem ayının
faziletine, ilahî feyz ve bereketinin bolluğuna işarettir.
Kamerî aylardan Muharremin onuncu günü Âşûre günüdür. Bu gün oruç
tutmak sünnettir (Serahsî, el-Mebsût, III, 92). Rasûlüllah (s.a.s.)
aşûre gününde oruç tutmuş ve oruç tutmayı tavsiye etmiştir (, Buhârî,
Savm, 69). Rasûlüllah (s.a.s.) başka bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Ramazandan
sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan muharremde tutulan oruçtur.
Farz namazlardan sonra en faziletli namaz da gece namazıdır.” (Müslim, Sıyâm 202-203; Ebû Dâvûd, Savm 55; Tirmizî, Savm, 40).
Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine’ye gelince, Yahûdilerin aşûre gününde oruç tuttuklarını görmüş ve “Bu gün niçin oruç tutuyorsunuz? “
diye sormuştu. “Bu, hayırlı bir gündür. Allah, o günde Benî İsrâil’i
düşmanlarından kurtardı. (Şükür olarak) Hz. Mûsâ o gün oruç tuttu.”
dediler. Rasûlüllah da (s.a.s.) “Ben Mûsâ’ya sizden daha layığım (yakınım).” buyurup o gün oruç tuttu ve Müslümanlara da tutmalarını emretti (Buhârî, Savm 69; Müslim, Sıyâm, 127).
Ancak, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Yahudilere muhalefet için ertesi sene
Aşûre orucunu Muharremin dokuzuncu günü de tutacağını söylemesi (Ebû
Dâvûd, Savm, 66); bu orucun Muharrem ayının dokuzuncu ve onuncu veya
onuncu ve on birinci günlerinde tutulmasının daha doğru olacağına işaret
etmektedir.