Âhiret
Ölümden sonraki hayata imân, İslâm’ın temel prensiplerinin sonuncusudur. Kur’ân-ı Kerim’de bu hayat için genellikle âhiret kelimesi kullanılır. Âhir, (ilk manasına gelen) evvel’in zıttıdır ve “sonra gelen”, “gelecek” veya “sonuncu” demektir. el-Yevmü’l-âhir (son gün), el-âhire yerine kullanılır (2:8, 62 vb.). Bazen dâru’l-âhire (gelecek veya son ikametgâh) kullanılır (28:77; 29:64; 33:29). Bir defa en-neş’etü’l-âhire (gelecek hayat) şeklindedir. Bütün bu terimlerin hepsi ahretin gerçek anlamını karşılar. Ölüm, Kur’ân-ı Kerim’in açık öğretilerine göre insan hayatının sona ermesi değildir; ölüm, sadece başka daha yüksek bir hayat şeklinin kapısını açar: “Küçük hayat tohumunu gördünüz mü? Siz mi onu yaratıyorsunuz yoksa Yaratıcı biz miyiz? Aranızda ölümü takdir eden biziz; sizin sıfatlarınızı değiştirmekten ve sizin bilmediğiniz bir biçimde yeniden inşa etmekten bizi hiç kimse engelleyemez.” (56:58-61) Küçük hayat tohumundan insan meydana geldiği ve maruz kaldığı bütün değişikliklere rağmen şahsiyetini kaybetmediği gibi, aynı şekilde bu insandan daha üstün bir insan yapılır, sıfatları değiştirilir ve şu anda kavrayamayacakları bir şekilde geliştirirler. Bu yeni hayatın en yüksek hayat şekli olduğu da açıklanır: “Onların kimini kiminden nasıl üstün yaptığımıza bak. Elbette Âhiret, dereceler bakımından daha büyüktür ve mükemmellik bakımından daha üstündür.” (17:21)