Namazlardan
sonra yapılan tesbihat ve dualar, namaza dahil olmasa da makbul
ibadetler arasında yer aldığından müstehaptır. Zira namazlardan sonra
dua ve tesbihât Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından tavsiye edilmiş
ve bizzat yapılmıştır. Nitekim Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;
« اللَّهُمَّ أَنْتَ السَّلاَمُ وَمِنْكَ السَّلاَمُ تَبَارَكْتَ ذَا الْجَلاَلِ وَالإِكْرَامِ » “Allah'ım, selâm sensin; selâmet de ancak sendendir. Mübareksin. Ey Celâl ve İkram sahibi!»
Velîd, Evzâî'ye bu istiğfar nasıl olacak, diye sorduğunda; ‘Estağfirullah, estâğfirullah’ cevâbını almıştır (Müslim, Mesacid, 27, H.No: 1362).
Öte
yandan Hz. Peygamber (s.a.v.) ve ashabı farz namaz kılındıktan sonra
bazı tekbir, tesbih ve tahmid gibi zikirleri yüksek sesle okumuşlardır.
Nitekim İbn Abbâs (r.a.); insanların Peygamber (s.a.v.)'in zamanında
farz namazdan çıkınca yüksek sesle zikrettiklerini haber vermiş, “Ben bu
sesi işitir işitmez, insanların namazı bitirdiklerini anlardım”
demiştir. İbn Abbas bir başka rivayette de “Ben Peygamber (s.a.v.)'in namazı bitirdiğini tekbîr getirilmesinden anlardım” demiştir. (Buhari, Ezan, 155)
Sonuç
olarak namazdan sonra tesbihat yapılması müstehaptır. Bu tesbihat,
münferit olarak yapılabileceği gibi, cemaat halinde de yapılabilir.
Ancak tesbihâtın cemaatle yapılması, öteden beri yaygınlık kazanmıştır.
Ancak namaz kılındıktan sonra tesbihât yapmadan camiden çıkmanın caiz
olmadığı söylenemez.