islam güzeldir
Bismillahrirahmanirrahim

İmam-ı Şafii Login10
islam güzeldir
Bismillahrirahmanirrahim

İmam-ı Şafii Login10
islam güzeldir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

islam güzeldir

İslam Güzeldir
 
AnasayfaGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 İmam-ı Şafii

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Hercai

İmam-ı Şafii Moderatrn
Hercai


Cinsiyet Cinsiyet : Erkek

Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 286

Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 05/08/10

Yaş Yaş : 29

Nerden Nerden : Elazığ


İmam-ı Şafii Empty
MesajKonu: İmam-ı Şafii   İmam-ı Şafii Icon_minitimePtsi Eyl. 13, 2010 6:16 pm

İmam-ı Şafii




Sayfa: 1/4


Ehl-i sünnetin dört mezhebinden biri olan Şâfiî mezhebinin imâmı. Adı, Muhammed bin İdris bin Abbâs bin Osman bin Şâfiî bin Sâib Kureyşî’dir. Künyesi Ebû Abdullah’tır. Anne ve baba tarafından soyu Peygamber efendimizle birleşmektedir. Dördüncü dedesi Şâfiî’nin ismine nisbetle ona da Şâfiî denildiği için bu isimle meşhur olmuştur. 767 (H.150)’de Gazze’de doğdu. 820 (H.204)de Mısır’da vefât etti.

Daha beşikteyken, babasının vefât etmesi üzerine annesi onu Mekke’ye götürmüştür. Dokuz yaşındayken Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Sonra ilim tahsiline başlayıp, Mekke’de bulunan büyük hadis âlimlerinden yazmak ve ezberlemek suretiyle hadis öğrendi. Bu hususta çok gayret göstermiştir. Henüz çocuk yaştayken tahsilini ilerletince, Arapçanın inceliklerini ve edebiyatını öğrenmek için çölde yaşayan Huzeyl Kabilesinin arasına gitti. Bunu kendisi şöyle anlatmıştır:

“Ben Mekke’den çıktım, çölde Huzeyl Kabilesinin yaşayışını ve dilini öğrendim. Bu kabile, Arapların dil bakımından en fasihi idi. Onlarla birlikte gezdim, dolaştım. Mekke’ye döndüğüm zaman birçok rivâyet ve edebiyat bilgilerine sâhib olmuştum.”

Bundan sonra kendini tamâmen ilme verip Mekke’deki Süfyân bin Uyeyne, Müslim bin Hâlid ez-Zencî gibi fakih ve muhaddislerden ilim tahsil etti. Hadis, fıkıh, lügat ve edebiyatta çok yükseldi. Mekkeli gençler arasında ilimde parmakla gösterilen bir dereceye ulaştı. Mekke’de gördüğü bu tahsili ve sonrasını şöyle anlatmıştır:

Kur’ân-ı kerîmi hatim ettiğim zaman âlimlerin meclisine gidip, onlarla sohbet eder, konuşurdum. Hadîs-i şerîf ve fıkıh meseleleri öğrenirdim. Çok fakirdim. Kalem, defter alacak param yoktu. Bâzan bir kemik parçası alıp onun üstüne yazardım. İlk zamanlar Müslim bin Hâlid’den fıkıh öğrendim. O sırada Medîne’de bulunan Mâlik bin Enes’in büyüklüğünü ve Müslümanların imâmı olduğunu işittim. Kalbime geldi ki onun yanına gideyim, talebesi olayım. Sonra onun meşhur eseri olan Muvattâ’nın bir nüshasını Mekke’de birinden tekrar geri vermek üzere alıp dokuz gecede ezberledim. Mekke vâlisine gidip, birini Medîne vâlisine birisini de Mâlik bin Enes’e vermek üzere iki mektup alıp Medîne’ye gittim. Medîne’ye varınca Medîne vâlisine mektubu verdim ve onunla birlikte İmâm-ı Mâlik’in yanına gittik. İmâm-ı Mâlik dışarı çıktı. Uzun boylu ve gâyet heybetli bir görünüşü vardı. Medîne vâlisi, Mekke vâlisinin gönderdiği mektubu İmâm’a takdim etti. Mektupta: “Muhammed bin İdris, annesi tarafından şerefli bir kimsedir ve hâli şöyle şöyledir...” diye yazılı olan kısmı okuyunca: “Subhanellah! Resûlullah’ın ilmi şöyle mi oldu ki, mektup ile yazılıp sorulup talep olunur.” dedi. Ben de durumumu ve ilim öğrenmek istediğimi anlattım. Sözlerimi dinledikten sonra bana baktı. Adın nedir, dedi. Muhammed’dir, dedim. “Ey Muhammed!” dedi; “İleride büyük bir şanın olacak, Allahü teâlâ senin kalbine bir nur vermiştir. Onu masiyetle söndürme! Yarın birisi ile gel sana Muvattâ’yı okusun.” buyurdu. Ben de; “Onu ezberledim, ezberden okurum.” dedim. Ertesi gün İmâm-ı Mâlik’e gelip okumaya başladım. Her ne zaman, İmâmı üzme korkusundan okumayı bırakmak istesem, benim güzel okumam onu hayretler içerisinde bırakır; “Ey genç daha oku!” derdi. Kısa zamanda Muvattâ’yı bitirdim.”

İmâm-ı Şâfiî, İmâm-ı Mâlik’in yanına geldiği zaman yirmi yaşlarında bulunuyordu. İmâm-ı Mâlik onu himâyesine alıp dokuz yıl müddetle ilim öğretti. İlimde yüksek bir seviyeye ulaşan Şâfiî, Mekke’ye dönünce Mekke’ye gelen Yemen vâlisi onu Yemen’e götürüp kâdılık vazifesi verdi. Beş yıl kadar bu görevi yaptıktan sonra tekrar Bağdat’a giderek ilmini ilerletmek için İmâm-ı A’zam’ın talebesi olan İmâm-ı Muhammed’den ders almaya başladı. İmâm-ı Muhammed onu kendi himâyesine alıp yazmış olduğu kitaplarını okutmak suretiyle Irak’ta tedvin edilen (düzenlenen) fıkıh ilmini ve Irak’ta meşhur olan rivâyetleri öğretti. İmâm-ı Şâfiî bu hususta şöyle demiştir: “İlimde ve diğer dünyâ işlerinde İmâm-ı Muhammed kadar bana kimse faydalı olmamıştır.” Ebû Ubeyd Kâsım bin Sellâm şöyle demiştir: İmâm-ı Şâfiî’den duydum, buyurdu ki: “İmâm-ı Muhammed’den öğrendiğim meselelerle ve ilimle bir deve yükü kitap yazdım. Eğer o olmasaydı ilim kapısının eşiğinde kalmıştım. Bütün insanlar ilimde, Irak âlimlerinin, Irak âlimleri de Kûfe âlimlerinin çocuklarıdır. Onlar da Ebû Hanîfe’nin çocuklarıdır.” Yâni bir babanın çocukları için lâzım olan nafakayı kazanıp, çocuklarını beslemesi gibi Ebû Hanîfe de kendinden sonrakileri böylece ilimle beslemiş ve doyurmuştur. İmâm-ı Şâfiî ayrıca Selîm-i Râî’nin sohbetine kavuşup vilâyet (evliyâlık) makamlarına da kavuştu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İmam-ı Şafii
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İmam-ı a'zam Ebu Hanife
» İmam-ı Malik
» İmam-ı Buhari
» İmam-ı Müslim
» İmam-ı Tirmizi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
islam güzeldir :: DİNİ MES'ELELER :: Dini Meseleler :: Dini Terimler-
Buraya geçin: