Günümüzde müslümanlar arasında İslami uyanış süreci artan bir ivme ile ilerliyor. Ancak İslami kimliği yeniden ihya etmeye paralel olarak İslam ümmetine yönelik komplolar ve entrikalar da bir o kadar arttığı anlaşılıyor. Bu komploların çoğunun kökü, batı dünyasının müslümanlara karşı kin ve düşmanlıklarına uzanıyor. Irak, Afganistan, Filistin ve Pakistan sorunları ve yine İslami mukaddesata yönelik artan saygısızlıklar, İslam dünyasının karşı karşıya bulunduğu sorunlardan bazılarıdır. Gerçi İslam dünyasında sorunların çözümü için bir takım çabalar sarf ediliyor. Lakin görünen o ki bu sorunların çözümü güçlü ve bir bütün halinde hareket eden bir kurum gerektiriyor. Bu çerçevede, İslam dünyasında var olan ve 57 İslam ülkesini içinde barındıran İslam konferansı teşkilatı İslam ümmetinin bu tür sorunlarını bertaraf etmekte etkili rol ifa edebilir.
İslam konferansı teşkilatı dışişleri bakanları 18 ila 20 Mayıs tarihleri arasında Tacikistan'ın başkenti Duşanbe'de 37. oturumunu gerçekletirdi. Bu kent ISISCO tarafından 2010 yılında İslam dünyasının kültürel başkenti olarak seçildi.
İKÖ dışişleri bakanlarının Tacikistan'da düzenledikleri oturum aynı zamanda Orta Asya ülkeleri arasında düzenlenen ilk oturum özelliğini taşırken, bu ülkelerin İKÖ ile artan ilişkilerini yansıtıyor.
Tacikistan, 1992 yılında İKÖ üyesi olmuştu.
İKÖ Toplantılarında önemli bir yer kaplayan konulardan başında şimdiye kadar hep, Filistin meselesi gelmiştir. Gerçekte İKÖ 1969 yılında Mescid-i Aksa'nın radikal bir siyonist tarafından kundaklanmasının ardından kuruldu. İslam inkılabı rehberi Ayetullah Hamanei bir süre önce Senegal cumhurbaşkanı ve İKÖ dönem başkanı Abdullah Vaad ile görüşmesinde teşkilatın kuruluş amacına değinerek bu teşkilatın Filistin meselesi üzerinde daha fazla odaklanmasını istedi. Ayetullah Hamanei tüm İslam ülkelerinin Filistin meselesinin aslında onların da temel meselesi olduğunun bilincinde hareket etmeleri gerektiğini vurguladı.
Tacikistan zirvesinin sonuç bildirisinde de Filistin meselesinin İslam dünyasının tüm sorunlarının ekseni olması gerektiğine vurgu yapıldı.
Tacikistan zirvesine katılan dışişleri bakanları siyonist rejimin işgal altındaki topraklardan geri çekilme konusunda BMT kararnamelerine uyması gerektiğini vurguladı. Bakanlar ayrıca Gazze savaşına değinerek siyonist rejimin yasal, ahlaki ve siyasi açılardan bu bölgede işlediği cinayetlerden sorumlu olduğunu belirttiler. Bu çerçevede zirvenin sonuç bildirisinde siyonist rejim elebaşlarının Goldstone raporu temel alınarak yargılanmaları gerektiği vurgulandı.
Goldstone raporunda birçok kanıt ve belgeye istinaden siyonist rejimin Gazze şeridine dayattığı 22 günlük saldırı olayı, resmen savaş suçu ilan edildi. Ancak ne var ki söz konusu raporun BMT insan hakları konseyi ve genel kurulunda onaylandıktan sonra güvenlik konseyi, Amerika ve diğer batılı devletlerin istekleri doğrultusunda, siyonist rejim canileri hakkında kararname çıkarmayı gündemine almadı.
İslam ülkeleri dışişleri bakanlarının Tacikistan toplantısında gündeme alınan bir başka konu, İKÖ'ye üye bazı İslam ülkelerinin siyonist rejimle ilişkilerini gözden geçirmeleriydi. Maalesef siyonist rejimin mazlum Filistin milletine yönelik onca cinayeti ve bu rejimin İslam dünyasına karşı düşmanlığına karşın bazı İslam ülkeleri bu şom rejimle ilişki kuruyor. Oysa siyonist rejimle ilişki kurmak, pratikte bu rejimi inziva konumundan kurtarıyor ve en çok da mazlum Filistin milletine zarar veriyor.
Zirvenin sonuç bildirisinde siyonist rejimle ilişkisi olan veya bu rejimle müzakere masasına oturan İslam ülkelerinden bu ilişkileri derhal kesmeleri ve ilişki kurmayı, bu rejimin Filistin konusunda BMT'nın kararnamelerini yerine getirmesine endekslemeleri istendi.
Tacikistan zirvesinde ayrıca Filistin milletinin çıkarları doğrultusunda Filistinli gruplar arasında milli uzlaşı sağlanması desteklendi.
Gerçekte Tacikistan oturumuna katılanların konuşmaları ve sonuç bildirisi, İslam ülkelerinin siyonist rejimin Beytulmukaddes ve Mescid-i Aksa'da yürüttüğü illegal faaliyetlerden duyduğu derin kaygıyı dile getiriyor. İran dışişleri bakanı Mehuçehr Mutteki yaptığı konuşmada, Mescid-i Aksa çevresinde yapılan son kazıların siyonist rejimin İslami ve Arap kültürel mirası yok etmek ve Kudüs'ün İslami ve tarihi mahiyetini değiştirmeye yönelik uzun vadeli planının yeni bir aşaması olduğunu vurguladı.
Nitekim sonuç bildirisinde siyonist rejimin Filistin milletinin tarihi mirasına el koymak ayrıca siyonist yerleşim birimleri ve utanç duvarını inşa etmek gibi girişimleri sert bir dille kınandı.
Filistin meselesi birçok İKÖ oturumunda ele alınmasına rağmen şimdiye kadar bu büyük sorunun çözümü için hiç bir ciddi ve pratik adım atılmadı. Konferansın açılışında bir konuşma yapan Tacikistan cumhurbaşkanı İmam Ali Rahmanof bu konuya temas ederken şu ifadeye yer verdi: Filistin halkının sorunları çeşitli kesimlerce ele alınıyor, lakin İKÖ'nün İslam dünyasının bu hayati sorununun çözümündeki rolü, bunca oturum ve konferansa kaşı hala kesin ve çözümleyici bir tablo sergilememiştir.
İKÖ dışişleri bakanlarının Tacikistan konferansında ele alınan İslam dünyasının bir başka bölgesel sorunu, Afganistan kriziydi. Tacikistan cumhurbaşkanı Rahmanof Afganistan sorununun askeri çözümü olmadığını ve bu ülkede barışın sağlanmasının başta Tacikistan olmak üzere tüm komşu devletlerin isteği doğrultusunda olduğunu vurguladı.
İran dışişleri bakanı Mutteki de bazı devletlerin Afganistan'da izlediği politikaların sorunun bölgesel düzeyde çözümlenmesini engellediğini belirterek başta Amerika olmak üzere batılı devletlerin 9 yıldan beri izlediği politikanın Afganistan krizine çözüm getiremediğini vurguladı. Oysa İran İslam cumhuriyeti Afganistan'a komşu ülkelerin dışişleri bakanlarını bir araya getirerek bu ülkenin mazlum insanlarına yardımcı olmaya çalışıyor.
Tacikistan zirvesinde Somali ve Irak meseleleri de masaya yatırılırken, zirveye katılanlar bu ülkelerde barış ve huzurun sağlanmasına da vurgu yaptı.
Batıda İslam karşıtlığı ve İslami mukaddesata saygısızlık, İslam ülkelerini sürekli kaygılandıran konulardan biri olmuştur. Çünkü batılı devletlerin ve medya kurumlarının tutumları dünyanın bir buçuk milyar müslüman nüfusunun duygularını tahrik ediyor ve aycıca Amerika ve Avrupa'da yaşayan müslüman azınlıkların güvenliğine karşı tehdit oluşturuyor.
Oturumda Tacikistan cumhurbaşkanı Rahmanof, batının İslam ve terörizmi eş anlamlı deklare etmesinin sahtekarlık ve yanlış olduğunu belirterek İslam'ın pak ve temiz adını kasıtlı kullanmayı ve bu semavi dinin yüce değerlerinin tahrif edilmesi ve aşağılanmasını kınadı.
Rahmanov, dinleri ve medeniyetleri karşı karşıya getiren kaygı verici akımın sadece orta Asya veya yakın doğu bölgelerinde değil, aynı zamanda dünya çapında kaos ve felakete sebep olabileceğini vurguladı.
Zirvede İslam ülkeleri İKÖ üyelerinin batının İslam dini ve mukaddesatına karşı yürüttüğü karalama kampanyalarına karşı daha fazla işbirliği yapmalarına vurgu yapıldı.
İnsan hakları konusu, batılı devletlerin İslam ülkelerine baskı uygulamak için sürekli kullandığı bir araçtır. İslam ülkeleri şimdiye kadar her fırsatta semavi İslam dininin bizzat en yüce insani değerleri barındırdığını vurgulamıştır, oysa batının gündeme getirdiği insan hakları birçok eksik yönleri bulunmaktadır. Bu çerçevede bir süredir İslami insan hakları bildirgesinin maddeleri üzerinde yapılan çalışmaların sonucu İKÖ'nun Tacikistan'da düzenlediği dışişleri bakanları zirvesinde onaylanmıştır.
İKÖ genel sekreteri İhsanoğlu ise bildirgenin geriye kalan maddelerinin yakında tamamlanacağını ve ardından İKÖ insan hakları komisyonunun faaliyetlerine başlayacağı da duyurdu. Bu çerçevede İran dışişleri bakanı Mutteki, İran'ın bu komisyona ev sahipliği yapmaya gönüllü olduğunu açıkladı.
Tacikistan zirvesinde ayrıca tüm ülkelerin barışçıl nükleer enerjiden yararlanma hakkına vurgu yapıldı ve İran'ın nükleer faaliyetlerinin barışçıl olduğu ifade edildi.
Zirvenin sonuç bildirisinde ayrıca Tahran'da İran, Türkiye ve Brezilya arasında imzalanan üçlü nükleer anlaşmasına destek verildi.
Sonuç bildirisinde Ortadoğu bölgesinin nükleer silahlardan arındırılması konusunda da bakanların bu konuda çıkarılan kararnamelerin derhal uygulanmasını istedi.
Ortadoğu bölgesinin nükleer silahlardan tamamen arındırılması yolunda var olan tek engelin siyonist rejim olduğundan İslam ülkeleri dışişleri bakanları bu rejime NPT anlaşmasına katılması için baskı uygulanmasını istedi.
İKÖ dışişleri bakanlarının Tacikistan zirvesinde aldıkları önemli kararlara karşın bu büyük teşkilatın hala üzerinde mutabakata vardığı kararları hayata geçirmekte etkili bir uygulama güvencesi yokluğundan acı çekiyor.
İKÖ'nün daha etkili bir kurum olabilmesi için ayrıca üyelerin daha fazla işbirliği ve dayanışması ve kararnamelerin hayata geçirilmesi için daha fazla güvenceye ihtiyacı olduğu söylenebilir.
Cuma Eyl. 17, 2010 9:33 pm